Fıkra ve nükteleri ile meşhur İncili Mustafa Çavuş,
Onaltıncı asırda yaşamış iyi derecede Arapça ve Farça bilen, zekası ve
hazırcevaplılığı ile devlet adamlılığına kadar yükseldi.
Onu bu kadar meşhur yapan şey; nüktedanlığı yanında
hiç çekinmeden padişaha bile zaman zaman iğneli söz söyleyebilmesi bu sayede
halkın kendisini beğenmiş olmasıdır. Sultan 1. Ahmed ve Sultan IV. Murad’a
muhasiplik ve nedimlik yaptı.
Günlerden bir gün Padişah İncili Çavuş’a bir Arap
atı emânet eder . Ama şu ikazı yapmayı da ihmal etmez:
“- Ona iyi bakasın; hasta olmasın, sakatlanmasın,
hele hele sakın “ÖLDÜ” deme!”
İncili Çavuş; atı alır, götürür ahıra bağlar. Gelir
gider sürekli atı kontrol eder, yiyeceğine içeceğine itina gösterir. Ama ata
bir şey olacak diye ödü kopar . Fakat ‘sakınan göze çöp batar’ misali , at bir
gün hastalanır. Baytarlar çare bulamazlar. Ne kadar uğraşsalar da at ölür. Atın
öldüğünü gören İncili çok korkar; aradan birkaç gün geçer. Bir gün Padişahın
huzurund iken “inşaallah Padişah
unutmuştur…” diye düşünürken Padişah aniden sorar;
“- İncili sana emanet verdiğim at nasıl? İncili; “
At öldü” diyemez;
“- At yattı Sultanım!” der.
“Eee, sonra kalkmadı mı?
“Kalkmadı, kıpırdamadı, nefes de almadı.”
“Öyleyse bu at, öldü desene!”
“- Onu ben diyemem Sultanım, siz buyurursunuz.”