Kur’an Peygamberimize (sav) Hak katından
Cebrâil aracılığı ile indirilen ilahi kelamıdır. Müslümanın en temel görevi
buna inanmaktır.
Diğer
semavî kitaplar zaman içerisinde
değişikliğe uğramış, insanlar tarafından tahrif edilmişlerdir. Kur’anın ise bu güne
kadar aynen korunmasının mucize bir
kitap olduğuna, Allah (cc) kelamı
olduğuna apaçık bir delildir. Teknolojinin en üst seviyelere ulaştığı ,
azılı din düşmanlarının kol gezdiği bu çağda Kur’an üzerinde herhangi bir
tahribat yapılamıyorsa, şüphesiz ilâhi koruma
altında oluşundandır.
Ayet-i kerimede: “Doğrusu Kitab-ı biz indirdik, onun koruycusu da elbette
biziz.” (15/Hıcr, 9) buyrulmaktadır.
Kur’ana dil
uzatanlar her dönemde olmuştur. Bunlar hiç bir zaman başarılı olamamış ,
Kur’anın kalıcı ve kuşatıcı mesajına zarar verememişlerdir. Kur’anın ilahi kelam olmadığı ile ilgili asılsız iddialara
karşı ayet-ı kerimelerde şöyle meydan okunmaktadır.
"Yoksa müşrikler,
Kur'an'ı kendisi uydurdu mu diyorlar? O halde şöyle de: 'Haydin onun gibi,
uydurma on sûre getirin ve bunun için Allah'tan başka gücünüzün yettiğini de
çağırın, eğer doğru söylüyorsanız." (11/Hûd, 13)
"Eğer
kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun
benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri
şahitlerinizi (yardımcıları-nızı) da çağırın. Bunu yapamazsınız -ki elbette
yapamayacaksınız- yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o
ateş, kâfirler için hazırlanmıştır." (2/Bakara, 23-24)
Yine,
ayet-i kerimede; Kur’anın vazgeçilmez bir model olduğunu; emir ve yasaklarına
harfiyen uyulması gerektiğini bildirmektedir: “Peygamber size ne verirse alın;
size neden sakındırırsa geri durun.” (59 Haşr,7)
Kur’anı;
Müslümanlar olarak ne kadar okuma, öğrenme çabası içerisindeyiz? Dost
meclislerinde, başkaca toplantılarda yabancı yazarların kitaplarını okumanın
övünç ve gururunu yaşarken! Acaba bizler;
kaç defa Kur’an meâlini, tefsirini baştan sonuna kadar okuduk..? Yukarıdaki ayet-i kerimede açıkça emredildiği
halde Peygamber buyruğuna ne kadar tabi olduk..?
Belki, aşağıdaki
şiir; anlatmak isteyip de ifade edemediğimiz , boğazımıza düğümlenen
sözlerimizin tercümanı olacaktır dostlar;
“Ey İnsan... Yaşıyorken hem de Kur'an çağında,
Çırpınıp duruyorsun cehalet batağında,
Kalbin katı, gözün kör, başın kibir dağında,
Kur'an sana gel diyor bak bendedir adresin,
Ey şerefli mahlukat daha Kur'an ne desin?
Özgürce seçmen için iki yoldan birini,
Apaçık bildiriyor bütün ayetlerini,
Ya Peygamber, ya şeytan... seç diyor rehberini,
Öyle seçki sırattan rüzgar gibi geçesin,
İlle şeytan diyorsan daha Kuran ne desin?
Ya cennet bahçesidir, ya ateştir o mezar,
Mekan var mı dünyada öyle derin öyle dar?
Hiç bir şey yakın değil insana ölüm kadar,
Diyor ki hesabı var aldığın her nefesin,
Mezarlar konuşuyorken daha Kur'an ne desin?
Malın, mülkün, şöhretin, dünyada her şeyin var,
Ya dünyadan Rabbine götürecek neyin var?
Bana yeter diyorsan şu üç günlük itibar,
Bir başka gün vardır ki, çok çetindir bilesin,
Bunlar masal diyorsan daha Kur'an ne desin?
Ayet diyor ki; eğer dağa inseydi Kur'an!
Paramparça olurdu dağ Allah korkusundan,
Hangi insan duyup ta ibret almaz ki bundan?
Sanki bir dağ yanında ne kadarda cücesin,
Haddini bilmen için daha Kur'an ne desin?
O münezzeh ruhundan ruh vermekle insana,
Erişilmez bir şeref bahşetti Allah sana,
Ne kadar sevildiğini burdan anlasana,
Sanki taparcasına kendine kul kölesin,
Nefsini put yapana daha Kur'an ne desin?
Bir gün var ki çok yakın, dağların yürüdüğü,
Göklerin güneşi önünde sürüdüğü,
Kainatı toz dumanın bürüdüğü,
Kıyamet senaryosu, oyun değil bilesin,
Hala ürpermiyorsan daha Kuran ne desin?
O büyük mahkemede bütün diller susacak,
Konuşacak bu defa, göz, kulak, el, bacak,
Uzuvlar birer birer haramları kusacak,
Açılacak önünde defterleri herkesin,
Kendine gelmen için daha Kur'an ne desin?
O gün!.. buyruk verenler, buyruğa baş eğecek,
Cehennem öfkesinden köpürüp kükreyecek,
Ve.. doydun mu deyince daha yok mu diyecek!
Yandıkça o deriler değişecek bilesin,
Hala secde yok ise daha Kur'an ne desin?
Gör ki dünya!.. Sırtında nice insan taşıyor,
Kimi yaşarken ölmüş, kimi ölmüş yaşıyor,
Kimi arş-ı alaya dolu dizgin koşuyor,
Diyor ki; İşte cennet! Gayret et ki giresin,
Ey!.. Şerefli varlık, daha Kur'an ne desin?”
Çırpınıp duruyorsun cehalet batağında,
Kalbin katı, gözün kör, başın kibir dağında,
Kur'an sana gel diyor bak bendedir adresin,
Ey şerefli mahlukat daha Kur'an ne desin?
Özgürce seçmen için iki yoldan birini,
Apaçık bildiriyor bütün ayetlerini,
Ya Peygamber, ya şeytan... seç diyor rehberini,
Öyle seçki sırattan rüzgar gibi geçesin,
İlle şeytan diyorsan daha Kuran ne desin?
Ya cennet bahçesidir, ya ateştir o mezar,
Mekan var mı dünyada öyle derin öyle dar?
Hiç bir şey yakın değil insana ölüm kadar,
Diyor ki hesabı var aldığın her nefesin,
Mezarlar konuşuyorken daha Kur'an ne desin?
Malın, mülkün, şöhretin, dünyada her şeyin var,
Ya dünyadan Rabbine götürecek neyin var?
Bana yeter diyorsan şu üç günlük itibar,
Bir başka gün vardır ki, çok çetindir bilesin,
Bunlar masal diyorsan daha Kur'an ne desin?
Ayet diyor ki; eğer dağa inseydi Kur'an!
Paramparça olurdu dağ Allah korkusundan,
Hangi insan duyup ta ibret almaz ki bundan?
Sanki bir dağ yanında ne kadarda cücesin,
Haddini bilmen için daha Kur'an ne desin?
O münezzeh ruhundan ruh vermekle insana,
Erişilmez bir şeref bahşetti Allah sana,
Ne kadar sevildiğini burdan anlasana,
Sanki taparcasına kendine kul kölesin,
Nefsini put yapana daha Kur'an ne desin?
Bir gün var ki çok yakın, dağların yürüdüğü,
Göklerin güneşi önünde sürüdüğü,
Kainatı toz dumanın bürüdüğü,
Kıyamet senaryosu, oyun değil bilesin,
Hala ürpermiyorsan daha Kuran ne desin?
O büyük mahkemede bütün diller susacak,
Konuşacak bu defa, göz, kulak, el, bacak,
Uzuvlar birer birer haramları kusacak,
Açılacak önünde defterleri herkesin,
Kendine gelmen için daha Kur'an ne desin?
O gün!.. buyruk verenler, buyruğa baş eğecek,
Cehennem öfkesinden köpürüp kükreyecek,
Ve.. doydun mu deyince daha yok mu diyecek!
Yandıkça o deriler değişecek bilesin,
Hala secde yok ise daha Kur'an ne desin?
Gör ki dünya!.. Sırtında nice insan taşıyor,
Kimi yaşarken ölmüş, kimi ölmüş yaşıyor,
Kimi arş-ı alaya dolu dizgin koşuyor,
Diyor ki; İşte cennet! Gayret et ki giresin,
Ey!.. Şerefli varlık, daha Kur'an ne desin?”
Cengiz Numanoğlu