Bir gün padişah Kanuni Sultan Süleyman
Topkapı Sarayının bahçesini gezerken armut ağacının tabanından dallarına doğru
devam eden karınca yolunu ve bu yolda karıncaların sıra halinde ağaca çıkıp
indiklerini gördü. Dikkatlice incelediğinde karıncaların armut ağacının
dallarına ve yapraklarına zarar verdiğini anladı. Aklına bir çözüm yolu geldi,
ağacı ilaçlatmak. Ama içi rahat değildi. Neticede karıncalar da can taşıyordu.
Bu konuyu, hocası Ebussuud Efendi’ye
sormak üzere odasına gitti. Fakat hocasını odasında bulamayınca, orada bulunan
bir kağıt parçasına; kafasına takılan soruyu edebî bir usulle yazarak hocasının
rahlesine bıraktı.
Kısa süre sonra odasına gelen hocası,
kağıt üzerinde büyük Sultan’ın (talebesinin) yazmış olduğu notu gördü, vakit
geçirmeden kağıdın alt kısmına bir
şeyler yazdı ve kağıdı tekrar rahlenin üzerine bıraktı.
Kanunî kısa süre sonra hocasının odasına
geldi. Hocası yine yerinde yoktu. Bırakmış olduğu kağıt üzerine ilave bir şeylerin
yazıldığını farketti. Merakla kağıdı eline aldı ve yazıyı okuyunca yüzünde
tebessüm oluştu. Kağıdın üst kısmındaki Kanunî’nin yazmış olduğu sual şöyleydi:
Armut
ağacını sarınca karınca,
Günahı var mı karıncayı kırınca.
Hocası Ebussuud Efendi soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakkın divanına varınca,
Süleyman’dan hakkın alır karınca.
YORUMLAR