Oturduğumuz odaya giyimi ve saçı başı dağınık bir bey geldi boş bulduğu bir
kanepeye oturdu.Üzüntülü olduğu her halinden belli idi; ellerini
oğuşturuyor,arada bir ofluyor nefes alış verişleri odada bulunan herkes
tarafından duyuluyordu.
Tam karşı kanepede oturan yaşlı piri fani zat;
“- Evladım.Gördüğüm kadarıyla bir sıkıntınız var galiba” diyerek söze başladı.
“- Evladım.Gördüğüm kadarıyla bir sıkıntınız var galiba” diyerek söze başladı.
“-Hocam ben bittim..!İflas ettim..! çaresizim lütfen bana yardım ediniz…” derken
ses tonu gayet kısık ve ağlamaklıydı.
“-Buyurun… anlatın, sizi dinliyorum.”
“-Hocam; Benim erkek giyimi üzerine firmam
var. Takım elbisesi üretiyoruz.Babadan kalma mesleğimiz.Satışlarımızın
tamamı yurtdışınadır.Yine çok yüklü miktarda yurtdışından sipariş aldık.Yüzlerce
personel ile altı ay boyunca en kaliteli ve pahallı kumaş kullanarak gecemizi
gündüzümüze katarak, binlerce takım elbisesi ürettik ve sözleşme gereği gününden
önce alıcısına gönderdik.
Aradan çok zaman geçmedi ki alıcı firma tarafından bütün mallarımızın ‘defolu’ olduğu bildirilerek geri iade
edildi. Meğerse makine hatasından kaynaklanan bir nedenle, tüm elbiselerde
küçük bir çizgi halinde defo oluşmuş...
Hocam ben bittim, ne yapacağımı şaşırdım.Zararım çok büyük.
Hocam ben bittim, ne yapacağımı şaşırdım.Zararım çok büyük.
Yaşlı adam bir anlık düşünceye daldı
ve konuşmaya başladı:
“-Senin namaz,oruç gibi ibadetlerin var değilmi ?”
“-Evet. Ama…!!”
“-Bunca hayır hasenat yaptın, düşkünü gözettin hatta Hac vazifeni de yaptığını sanıyorum doğru mu?”
“-Evet. Hacca gittim.Elimden geldiği kadar hayır işlerini de yaptım
diyebilirim.”
“-Peki.! Diyelim ki bu vaziyette öldün. Allah’ın huzuruna vardın.Hesaba
çekiliyorsun.Anlatabiliyormuyum.?”
“-Evet hocam, lütfen devam edin sizi
çok iyi anlıyorum.”
“- Cenab-ı Allah seni huzuruna aldı. Ey kulum: Sen Dünya’da yaşadığın süre
içerisinde Namaz kıldın,Oruç tuttun,zekat verdin,hacca gittin, hayır işleri
yaptın…dese.
‘-Evet. Ya Rabbi, bunların hepsini
yaptım.’ dersin.Değilmi?
.......
‘-Ey kulum.Bu yaptıklarını benim rızam için yapmadın.Hepsini,
İnsanlar:Desinler,görsünler,bilsinler
diye yaptın.Bu yüzden amellerinin hepsi defolu.Bunları kabul etmiyorum ve geri
iade ediyorum.’ dese ! Ne yaparsın..!”
Bu sarsıcı ifadeler karşısında herkes derin düşüncelere daldı.Çünkü bu ikaz
aslında zarar eden iş adamına olduğu kadar odada bulunan herkese idi.Yaşlı adam
şu şekilde konuşmasına devam etti:
“-Bak evladım; Şu dünyada uğradığımız zararı telafi etme şansımız var. Siz işadamısınız
bugün zarar edersiniz. Başka bir gün kâr edebilirsiniz.Ama şayet ahirette, o
çetin hesap gününde çok güvendiğimiz amellerimiz defolu çıkarsa bunun telafisi
mümkün değil.Tekrar Dünya’ya gelerek hatalarımızı,eksikliklerimizi düzeltme
şansımız asla yok.” Değil mi?
İş adamı gözlerini bir noktaya odakladı. Bekledi,bekledi ve…
“-Hocam, sizden Allah razı olsun. İçimde yanan ateşimi söndürdünüz. Zararımı
unuttum, artık umurumda değil.Varsın zararım olsun inşaAllah telafi ederim.Hatta
bu nasihatlerinizden sonra kâra geçtim diyebilirim.Hocam ellerinizi öpeyim.” dedi.
Yaşlı adam elinin öpülmesine müsaade etmedi.İş adamı ise tarifsiz bir
sevinç içerisinde odadan çıkarken ‘Ey yüceler yücesi Rabbim sen ne büyüksün, gelip geçici
dünyalık metâ ile tasalandırıp, unuttuğum ahiretimi hatırlatmaya onu vesile kılıyorsun. Şükürler olsun…” diyerek, mutlu bir şekilde oradan ayrıldı.
YORUMLAR