Dua,
Yaradanımız’a karşı kulluk seviyemizi
gösteren çok önemli bir ibadettir.
Kuran-ı Kerimde bu husus hakkında ; “Duanız
olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 25/77) buyurulmaktadır.
Asrı
saadet devrinde; ashâb-ı kiramdan bazı kimselerin: “Ya Rasûlallah! Rabbimiz
bize yakın ise hafif sesle yahut gizlice dua edelim.Eğer uzak ise yüksek sesle
duâ edelim” diğer bir rivayette ise : Yahûdilerin, “Ya Muhammed!-sallallahu
aleyhi ve sellem-Sen yer ile gök arasını pek uzak haber veriyorsun.Rabbimiz duâmızı
nasıl işitir?” demeleri üzerine, Fahr-ı Râzî,
Kadı Beyzavî ve Hâzin’in beyanlarına göre aşağıdaki âyet-i
celîle nazil olduğu :
“Kullarım
Sana, Ben’i sorduğunda Ben çok yakınım.Bana duâ ettiği vakit duâ edenin duâsına
karşılık veririm.O halde benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler
ki doğru yolu bulalar.” (Bakara,186)
Yine
Peygamber efendimiz-sallallahu aleyhi ve sellem- “Kulluğun özü duadır.” (Tirmizi,Deavat,1) buyurmuşlardır.
Kul
olarak muhtaç yaratılmışız. Bizlere düşen, aczimizi bilerek; yalvararak,
yakararak içten duada bulunmaktır. Duadan gaflet halinde
yaşamak, kendinden ve Rabbinden habersiz yaşamaktır.
İbn
Atâullah el- İskenderî-kuddise sirruh- Rabbimize karşı, dualarımızda hangi
edebe riayet etmemiz gerektiğini ne güzel ifade eder:
“-Israrla dua
etmene rağmen, Rabbin ihsanı gelmekte geciktiyse, ümitsizliğe düşme! Zira Yüce
Mevlâ, dua edenin duasına icâbet edeceğine vaat etmiştir; ancak unutma ki, bu
vaadin gerçekleşmesi, arzuladığın şeyin, senin istediğin gibi yerine gelmesi
şeklinde değil, O yüce Rabbin senin için
istediğini vermesi şeklinde cereyan edecektir.Yine aynı şekilde bu icabet,
senin istediğin zamanda değil, Zât-ı ulûhiyetin istediği vakitte olacaktır.”
“-Cenâb-ı Hak, dilini talep ve dua için çözüp serbest bıraktığı an bil ki,sana ihsânda bulunmayı arzu etmektedir.”
“-İstediğini ertelediği için, Hak Teâlâya karşı hakkını
aramaya kalkma! Aksine, edebini
takınmadığı için nefsinle hesaplaş!”
Sultan-ül
arifin Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun-kuddise sirruh- yapmış olduğu dualarından
bir kısmı:
“Allah’ım, kudretinin korumasıyla
beni düşmanların tuzaklarından koru.
Lutfunla beni kötülerin suikastından
kurtar.
Kuvvetlilerin kahrından, zâlimlerin
zulmünden , hasetçi idarecilerin tuzağından, fesatçı kötülerin iftiralarından,
zarar veren şerlilerin aleyhime gülmelerinden Sana sığınırım.Hamd, Alemlerin
Rabbi Allah’a mahsustur.
Allah’ım, ölümü hayata tercih
ettirecek belâdan/malın az olup ailenin kalabalık olmasından, dünyevî ve uhrevî
kötülüğe sebep olan ve helâke sürükleyen hâllerden, akibetin kötü olmasından ve
buna yol açan ahvâlden ve bir de düşmanlarımızı sevindirecek belâlara
uğramaktan Sana sığınırız.
Allah’ım, bizi gadabınla öldürme,
azâbınla helâk etme, bunlardan önce bize afiyet ver.
(Üç defa: Ey ayıpları örten Settâr,
benim ayıplarımı da ört) zâtını gizlediğin setrin ile ört, rahmetinle ey
merhametlilerin en merhametlisi.
Allah’ım, azgınlık ve taşkınlıktan,
felçten, âniden gelen karanlık fitnelerden ve dar geçimden Sana sığınırız.
Allah’ım, bizi en geniş ve en hoş
yaşantı ile, en mes’ud ve en uzun ömürle
ve en faydalı azıkla rızıklandır.” Amin…
(Mahmud Sami Ramazanoğlu, Dualar ve
Zikirler S:229 )
YORUMLAR