Her şeyin bir bedeli vardır.En küçük bir alış verişte dahi bir bedel ödememiz
gerekiyor.Maddi şeylerde olduğu gibi manevi kazanımlarda da bir çaba gerekiyor. Karşılaşılan sıkıntılara gösterilen sabır ve tahammül, bedel ödeme olarak karşılığını buluyor.Şimdi
konu ile alakalı iki dostun yaşadıklarına beraberce bakalım.
Bir kişi, uzun yıllardır görmediği
asker arkadaşını ziyaret etmeye karar verir.O zamanlarda ulaşım oldukça zor şartlarda
gerçekleştiriliyor .Yol hazırlıklarını yapar,atına binerek yola düşer.
Gideceği
mesafe oldukça uzaktır.Bir hafta gibi bir zaman sonra arkadaşının yaşadığı
kasabaya gelir.Evini sorar öğrenir ve neticede kapısını çalar. Arkadaşı kapıyı
açar, göz göze gelirler ve bir birlerini hemencecik tanırlar sarmaş dolaş
olurlar. Ev sahibi misafirini eve alır.Sonra
aralarında şu konuşmalar geçer:
“-Ne iyi ettin de geldin.Çok sevindim”
“-Seni çok özlemiştim.Gideyim can dostumu, arkadaşımı göreyim dedim kalktım
geldim.”
“-Allah razı olsun.Sahi! sen
açtırsın, kusuruma bakma, sevincimden sormayı dahi unutmuşum.Hemen mutfağa
geçeyim.Sen biraz dinlen,uzan rahatına bak” der.
Ev sahibinin eşi geçimsiz, huysuz mu huysuz bir insandır. Beyi ile yüksek
sesli konuşmalarına misafir ister istemez şahit olur:
“-Kim bu gelen şimdi?!”
“-Çok sevdiğim asker arkadaşımdır. Kardeşten ileridir.”
“-Sanki sen kendi karnını doyurdun da? misafir mi kaldı…”
“-Hanım! ne olur, gözünü seveyim sessiz ol!.Arkadaşım duyacak!”
“-Duyarsa duysun daha iyi. Erkence gider işte.”
Ev sahibi bu arada mutfakta hazırlananları getirir.Hiç bozuntuya vermeden
arkadaşına içten ve güler yüzlü davranmaya devam eder.Yemeklerini yerler öğle
namaz vakti olmuştur.Ev sahibi imam olur arkadaşı ise cemaat. Ev sahibi namaza başlamak için“Allahu Ekber” der iftitah ”(Namaza başlama tekbiri) tekbiri
alır.
Tam o anda misafir bakar ki her ikisi de Hac’da Kabe’nin yanında namaz kılıyorlar. Misafir hayretler içerisinde
kalır ve de çok sevinir, mutluluktan adeta uçar. Bu durum üç günlük misafirliği
süresince her namazda aynı şekilde devam eder. Kısa zaman çabuk geçer. Gitme vakti
gelir ev sahibi, arkadaşını güzel bir
şekilde yolcu eder.
Arkadaşı memleketine döner fakat bir
türlü, orada kılmış olduğu namazların
tadını unutamaz. Kendi kendine;
“Ne mübarek arkadaşım varmış da haberim yokmuş, onun sayesinde mübarek yerlerde namaz kılmak nasip oldu” der.
Aradan henüz birkaç ay geçmesine rağmen tekrar arkadaşına gitmeye karar verir ama bir yandan da arkadaşının eşinin davranışlarına tahammül gerektiğini düşünür , kendi kendine “ O'nun her türlü kötü sözüne rıza gösteririm.Yeter ki Kabe’de sadece bir vakit namaz kılayım” der.
“Ne mübarek arkadaşım varmış da haberim yokmuş, onun sayesinde mübarek yerlerde namaz kılmak nasip oldu” der.
Aradan henüz birkaç ay geçmesine rağmen tekrar arkadaşına gitmeye karar verir ama bir yandan da arkadaşının eşinin davranışlarına tahammül gerektiğini düşünür , kendi kendine “ O'nun her türlü kötü sözüne rıza gösteririm.Yeter ki Kabe’de sadece bir vakit namaz kılayım” der.
Atına biner tekrar arkadaşının evine gelir yine kapıyı vurur.Aynı şekilde
kapıyı arkadaşı açar önceki gibi sevinç içerisinde hoş bir şekilde karşılar
içeri buyur eder. Kısa hasbıhal den
sonra yemek için mutfağa geçer.Tabii ki misafir, hakkında söylenecek
olan kötü sözleri peşinen kabullendiği için mutfaktan gelen seslere kulak kabartır:
“-Bey! Misafir mi geldi ?”
“-Evet hanım. Çok sevdiğim asker arkadaşım geldi.”
“-Ne güzel...Eve misafir getirmekle ne iyi ettin. Misafir bereketi ile gelir. Aman
hizmette kusur etmeyelim” der.
Misafir bu işten bir şey anlamaz, bir mana veremez, kendi kendine “Yahu! bu kadına ne oldu? Kısa
zamanda ahlâkı nasıl değişti?! der. Hayretler içerisinde kalır!!!
Yemeklerini yerler beraberce namaza
dururlar yine ev sahibi imam olarak namaz kıldırmak için seccadenin başına geçer iftitah tekbiri
getirir. “Allahu Ekber.” der. Namaza başlarlar.
Misafir heyecan içerisinde etrafına bakar. Değişiklik yok! Kâbe'de değiller, evin içersinde namaz kılıyorlar. Misafir, üç gün boyunca her namazda bu kez Kâbe’ de kılacağız düşüncesi ile ümitlenir ama nafile; namazların hepsi bulundukları yerde ev içerisinde kılınır. Misafir tabii ki bu işe üzülür.
Misafir heyecan içerisinde etrafına bakar. Değişiklik yok! Kâbe'de değiller, evin içersinde namaz kılıyorlar. Misafir, üç gün boyunca her namazda bu kez Kâbe’ de kılacağız düşüncesi ile ümitlenir ama nafile; namazların hepsi bulundukları yerde ev içerisinde kılınır. Misafir tabii ki bu işe üzülür.
Gitme vakti
gelmiştir artık, iki arkadaş vedalaşmak için evin kapısına çıkarlar.Misafir
olanları merak eder sormadan edemez ve:
“-Arkadaşım, günlerdir merak ettiğim aklımı kurcalayan bir husus var, müsaden olursa sormak isterim.”
“-Tabii ki sor.”
“-İlk ziyaretine geldiğimde her namazımızı Kâbe’de kılmıştık.! ama bu sefer
o güzelliği yaşayamadım bunun hikmeti
nedir?”
“-İlk ziyaretime geldiğinde misafiri ve ikram etmeyi istemeyen eşim vardı. Senden sonra o
vefat etti. Yeni evlendiğim
şimdiki eşim ise, tam tersi misafiri çok sever.
Önceki eşime sabrederek karşılığında bir bedel ödüyordum.Ödemiş olduğum
bedel karşılığında Allah (cc) Kâbe’de bize namaz kıldırıyordu.Şimdiki eşimin misafiri seven iyi bir insan olması sebebi ile sabır
göstermeme gerek kalmadı, yani bir bedel söz konusu olmadığı için Kâbe’de
namaz kılamıyoruz.” der.
Son yıllarda Ramazan ayının yaz mevsimine rastlaması neticesinde, yılın en uzun günlerinde oruçlarımızı tutuyor ve sabrediyoruz ve inşallah bir bedel ödemiş oluyoruz.Rabbimizin
sonsuz rahmetinden ve lütfünden Cennetini umuyoruz.
Umduğumuza ulaşmak duası ile… Hayırlı Ramazanlar dostlar…
Umduğumuza ulaşmak duası ile… Hayırlı Ramazanlar dostlar…
YORUMLAR