Muhammed, Allahın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlarda inkarcılara karşı şiddetli ve kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûda, ve secdede Allahın hoşnutluğunu ararken görürsün. Yüzlerinde de secde izi vardır. Bu onların Tevrat’taki tasvirleridir. İncilde’ki tasvirlerine gelince: Onlar filiz vermiş, gitgide güçlenmiş, kalınlaşmış, nihayet gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Onlarla Allah kafirleri böylece öfkelendirir. Onlardan iman eden güzel işler yapanlar için, Allah bağışlanma ve büyük bir ödül vaad etmiştir. (48/Fetih-29)   

Hazret-i Huzeyfe’nin anlattığı şu hadise Ashabın en zor zamanda son nefeste dahi  sergilemiş oldukları yüksek ahlak ve fazileti anlatması bakımından ne kadar ibret vericidir:

“- Yermuk muharebesi’nde idik. Çarpışmanın şiddeti geçmiş, ok ve mızrak darbeleri ile yaralanan Müslümanlar, düştükleri sıcak kumlar üzerinde can vermeye başlamışlardı. Bu arada bende bin bir güçlükle kendimi toparlayarak, amcamın oğlunu aramaya başladım. Son anlarını yaşayan yaralıların arasında biraz dolaştıktan sonra, nihayet aradığımı buldum. Fakat ne çare, bir kan gölü içinde yatan amcamın oğlu, göz işaretleriyle dahi zor konuşabiliyordu. Daha evvel hazırladığım su kırbasını göstererek:

“- Su istiyor musun?” dedim.

Cevap verecek mecali yoktu. Sanki göz işareti ile de muzdarip halini ima ediyordu.
Ben kırbanın azını açıp suyu kendisine doğru uzatırken biraz ötedeki yaralıların arasından İkrime’nin sesini duydum:

“-Su! Su!.. Ne olur bir tek damla olsun su!..”

Amcamın oğlu Haris, bu feryadı duyar duymaz, kendisinden vazgeçerek kaş ve göz işaretiyle  suyu hemen İkrime’ye  götürmemi istedi.
Kızgın kumların üzerinde yatan şehitlerin aralarından koşa koşa İkrime’ye yetiştim  ve hemen kırbamı kendisine uzattım. İkrime tam elini kırbaya uzatırken Iyaş’ın iniltisi duyuldu:

“- Ne olur bir damla su verin! Allah rızası için bir damla su…”
Bu feryadı duyan İkrime, elini hemen geri çekerek suyu Iyaş’a götürmemi işaret etti. Haris gibi oda içmedi.   

Ben kırbayı alarak şehitler arasında dolaşa dolaşa Iyaş’a yetiştiğim zaman kendisinin son sözlerini işitiyordum. Diyordu ki:

“- İlahî! İman davası uğruna canımızı feda etmekten asla çekinmedik. Artık bizden şehâdet rütbesini esirgeme. Hatalarımızı af eyle!”

Belli ki, Iyaş artık şehadet şerbetini içiyordu. Benim getirdiğim suyu gördü, fakat vakit kalmamıştı… Başladığı kelime-i şahadeti ancak bitirebildi.

Derhal geri döndüm, koşa koşa İkrime’nin yanına geldim; kırbayı uzatırken bir de ne göreyim; İkrime’de şehit olmuş!

Bari amcamın oğlu Haris’e yetişeyim dedim.


Koşa koşa ona gittim. Ne çare ki, o da ateş gibi kumların üzerinde kavrula kavrula ruhunu teslim eylemişti… Ne yazık ki kırba, dolu olarak üç şehidin ortasında kaldı.” (Son Nefes- O.N.Topbaş)