Penceremin önündeki çınar ağacına iki karga kondu, ağızlarında çöpler bulunuyordu. Dikkatimi çekti! çöpler ne işe yarayacaktı ki!? Yenilmez, içilmez! Kargalar etrafı iyice izlediler. Ağızlarındaki çöpleri dalların arasına bırakarak oradan uzaklaştılar. Aynı davranışlar birkaç kez tekrarlanınca yuva yapmaya çalıştıklarını anladım.

Hayvanlara karşı çocukluğumdan gelen bir sevgim var. Vakit buldukça kargaları izlemeye başladım. İlerleyen zaman içerisinde, karganın bir tanesi yuvaya şekil vermeye çalışırken diğeri sadece yuva için gerekli şeyleri taşımaya devam ediyordu. İçimden yuvayı yapan anne kuş olmalı diye düşündüm. Çünkü her zaman söylenen ve bilinen bir söz vardır. “yuvayı dişi kuş yapar” 

 Düşüncelerimde haklı olduğumu birkaç gün sonra anladım… yuva artık tamamlanma aşamasına gelmişti. Anne kuş, sürekli prova yapıyor. Yuvanın içerisine oturuyor, kalkıyor yönünü değiştiriyor, tekrar oturuyor. Engel teşkil eden çöpleri,otları ileri iterek yuvanın  genişlemesini sağlayıp hazır konuma getirmeye çalışıyordu. Neticede yuva tamamlandı.

 Aradan birkaç gün geçmişti ki, kargaların olmadığı bir zamanda yuvanın içerisini  dikkatlice izledim. Yuvada dört adet yumurta olduğunu gördüm. Kısa süre içerisinde kargalar yuvaya döndüler. Anne karga yuvaya girdi usulca oturdu. Pencerede beni görünce biraz tedirginlik yaşadı. Belki de ‘yuvayı yanlış yere mi yaptık yoksa? İnşallah bu insanoğlundan bir zarar gelmez!’ şeklinde  düşünmüş olabilir. O günden sonra pencereyi açıp kapamadım, görünmemeye gayret ettim.

Kuluçka süresinin yirmi bir gün olduğunu hatırlıyorum. Tahminen iki haftası geçti. Bu süre içerisinde kargaların davranışlarını hayranlıkla ve ibretle izledim. Anne karga yerinden kalkmadan gün boyunca yumurtaların üzerinde oturuyor. Kimi zaman öğle sıcağı, kimi zaman sicim gibi yağmur… aldırmıyor. Ben; hayvancağız ne yer, ne içer? bu zorluklara nasıl tahammül ediyor? Düşüncelerime daldığım bir sırada baba karga geldi. Kursağında önceden biriktirmiş olduğu yiyecekleri anne karganın ağzına boşalttı. Hayretler içerisinde kaldım “ Hangi iç güdü, hangi irade bunu yaptırıyor!  adını başkaları ne koyarsa koysun… bu Allah’ın (cc) sonsuz rahmetinden başka bir şey olamazdı. Neslin devamı için, bir amaç uğruna muhteşem bir yardımlaşma örneği. 

Yapana değil yaptırana hayran olmamak elde değil. Her canlı kendisine verilen görevi yapıyor. Yani vesilesiz  olmadığı gibi sadece tevekkül etmekle de olmuyor, çaba gerekiyor. Tevekkül deyince aklıma güzel bir hikaye geldi:

Bir derviş kırlarda gezerken ayağı kırık bir tilki görmüş “bu sakat hayvan ormanda nasıl yaşar?” diye merak edip tilkiyi takip etmeye başlamış. Biraz sonra güçlü kuvvetli bir aslan bir av yakalamış parçalamış karnını güzelce doyurmuş. Yemeğin artığını bırakarak oradan ayrılmış. Sakat tilki de arta kalanlarla karnını doyurmuş.

Derviş bu olaydan çok etkilenmiş ve şöyle düşünmüş: “Rabbim ne kadar büyük, bu sakat tilkinin yemeğini ayağına kadar yolluyor, benimde rızkımı gönderir elbet. Öyleyse bende çalışmayayım, Allah’a sığınıp rızkımı bekleyeyim…”

Günler geçmiş aç susuz derviş bekliyormuş; ne bir lokma ekmek getiren ne de bir yudum su veren olmuş. Bir arkadaşı dervişi bir köşede dudakları kurumuş,  gözlerinin feri sönmüş vaziyette görünce ne olduğunu sormuş. Derviş olan biteni anlatmış.

Arkadaşı:

“-Ah be dostum, sen neden böyle yaptın? Böyle bir yanlışa düşüp çalışmaktan vazgeçtin? Niçin kendini ayağı olmayan bir tilkiye benzettin de böyle tembel tembel yatmayı seçtin? Ayağa kalk ve var gücünle çalış. Sakat tilkiye değil güçlü aslana benze!” 
 


Bizim kargalar başta; çalışmayı, yardımlaşmayı ve sabrı  en güzel bir şekilde sergiliyorlar. Mutlu sona ulaşmalarına az kaldı. Yavrularının yumurtadan çıktıklarında, gösterecekleri sevinç çığlıklarını şu an duyar gibiyim. Heyecanla bekleme devam ediyorum…