Bir gün yaşlı adamın penceresine bir kırlangıç kuşu konar ve ve başlar gagasıyla camı tıklatmaya. Yaşlı adam pencereye gelir.

“-Ne istiyorsun minik kuş?" Kırlangıç cevap verir.

“ –Bizlerin artık göç etme zamanı geldi, havalar soğudu. Yakında uzun kış geceleri başlayacak. İzin ver de seninle kalayım. Sen de yalnızsın ben de. Sana  yoldaş  olurum.”

Adam kuşun söylediklerini dinler ve düşünür. Kuş doğru söyler der içinden. Tam da kabul ettiğini söyleyeceği sırada başka bir his devreye girer. İnsan olma gururu ve kibri ağır basar. Kuşa, 

"- Hayır seni alamam. Sen yoluna ben yoluma" der son noktayı koyar.

Ertesi gün yine gelir kuş dileğini tekrar bildirir. Yalvarır dil döker. Yaşlı adam;

“- Boşuna yorma  kendini, bunu yapamam… hem insanlar bana ne derler? Kimseyi bulamadı da bir kuşla vakit geçiriyor demezler mi?”

Üçüncü gün kuş yine   gelir. Bir sürü dil döker ama nafile, ihtiyar bir türlü yola gelmez. Kuş üzülür. İki damlacık göz yaşı ıslatır minicik ayaklarını.

O günün akşamı kuşun söyledikleri ihtiyarın kulaklarında çınlayıp durur. Hele kuşun mahzun duruşunu bir türlü aklından çıkaramaz. Aslında söylenenlere hak  veriyordu. Ancak bunca yıl kendi kendine yete bildiğini ispatlamaya çalışan, kimseden yardım beklemeyen  bu  gururu atmak zordu. Düşünür taşınır ve kararını verir; yılların canına tak eden sessizliğine son vererek  onunla can yoldaşı olmaya onun cıvıltısı ile yaşamaya karar verir ve ertesi gün aynı saatte pencerenin yanına oturup yanına da yiyecekler alarak beklemeye başlar. Saatler ilerler akşam olur ne gelen vardır, ne giden…     

İhtiyarın içini bir hüzün kaplar. Birkaç lokmayı sıcak bir odayı ona çok gördüğü için üzülür. Kendi kendine ben nasıl bir adamım. Gururum beni ne hale getirmiş, diye iç geçirir. Birkaç gün daha kuşu bekler. İçinden ‘ ne olur gel artık ’ der ama nafile…    
İçindeki vicdan azabıyla bu sefer kararlıdır. Kış geçsin bahar gelsin onu arayıp bulacak ve asla onu bırakmayacaktı.

Günler, aylar geçer artık göçmen kuşların gelme zamanıdır. Guruplar halinde kuşlar gelmeye başlarlar. Kırlangıç  kuşlarının geldiğini görünce heyecanlanır ihtiyar. Yaklaşan kuşlara bakar bakar hiç birini penceresine gelene benzetemez.
Önde uçan lider olmalı  ona sorayım, der.

“- Bakar mısınız… ben içinizden birini arıyorum da bana yardımcı olur musunuz?” deyip  olan biteni bir bir anlatır. Bilge başkan düşünceli bir halde ihtiyarın yüzüne bakar ve şunları söyler.

“ –Eee… yaşlı adam onu boşuna arıyorsun. Sen kırlangıçların ömrünün altı ay olduğunu bilmez misin?”