Kadı İyaz ; Kadılık görevini tavizsiz yerine getiren bu görevinin yanı sıra talebe yetiştiren , takva sahibi, keskin zekası ve etkileyici hitabı yanı sıra hazır cevaplılığı ile bilinen. Devrin hadis imamı olarak anılan ve fıkıh konusunda da önemli bir konuma sahip olan değerli bir şahsiyet idi.

O devirlerde , seyahata çıkmayı planlayan  insanlar  yolculuğa çıkmadan önce para, altın vb.  değerli eşyalarını o günkü şartlarda saklayabilecekleri yerleri olmadığı için güvendikleri insanlara emanet ederler, daha sonra seyahat dönüşü geri alırlardı.

Yine aynı şekilde seyahate çıkacak olan bir kişi yüz altınını güvenli olarak bildiği bir şahsa altınlarını emanet eder ve gider. Seyahatini tamamlayıp döndüğünde emaneti bıraktığı  kişiye gider, emanet ettiği altınlarını  ister, emaneti alan kişi almış olduğu altınları sahibine vermek istemez ve aralarında  şu konuşmalar gerçekleşir:

“-Emanetimi almaya geldim”

“-Ne emaneti kardeşim? Ben senden  emanet almadım!.”

“-Nasıl olur!? Şakayı bırak, altınlarımı ver de gideyim.”

“-Bana altınlarını emanet ettiğini dair gören, bilen şahidin var mı?”

“-Yok! Ama... Allah (cc) şahidimdir.”…

Bu tartışmalar sürer   gider, emaneti alan bir türlü altınları vermeyi kabul etmez. Altınlarından olan kişi ne yapacağını bilemez. Üzgün bir şekilde evine döner.
Yıllarca çalışarak helâlinden  kazanıp biriktirmiş olduğu altınları  elinden uçup gitmiştir.

Birkaç defa emanetini almaya  gider,   ısrarla altınlarını istemesine rağmen her seferinde kapıdan kovulur. Çaresizlik içerisinde Kadı İyaz’a gider ve derdini anlatır.

Hadiseyi iyice dinleyen Kadı efendi:

“-Altınları emanet ederken yanında şahidin var mıydı?”

“-Hayır efendim,yoktu!”

“-Sen yarın emaneti bıraktığın kişiye git ve altınlarını iste. Ama dikkat et! Bu gün değil yarın gideceksin”

“-Efendim. Kaç defa gittim vermedi yine vermez.”

“-Vermezsen,ben de Kadı’ya gider seni şikayet ederim de”

Kişi söylenenleri kabul eder ve gider. Kadı İyaz görevli personellerden birini çağırır şunları söyler:

“-Filanca kişinin (emaneti vermeyen kişi) evine git, ona şu söylediklerimi  ilet; 

"-Kadı efendi uzun süreli bir seyahate çıkacak.Yanında bulunan  çok miktardaki değerli eşyalarını gönül rahatlığı ile emanet edebileceği kişileri araştırdı. Neticede tek güvenilir insan olarak sizde karar kıldı. Emanetlerini  size bırakacak.” de.

 Görevli gider, söylenenleri aynen iletir. Tabi bizim ki (!) söylenenleri duyunca havaya girer, içinden; “Vay be!!! Ben neymişim de haberim yokmuş! kos koca Kadı efendi bunca insan dururken  içlerinden  güvenilir insan olarak  beni seçmiş ha !.” 

Mağdur olan kişi, Kadı’nın talimatı gereği bir gün sonra emanetini  almaya gider:

“-Altınlarımı almaya geldim.”

“-Sen ne laftan anlamaz adamsın ya hu !? Kaç defa söyledim sana ! bana altın felan vermedin diye.!”

“-Madem öyle,ben de Kadı efendiye giderim seni şikayet ederim.”

“-E ee !! Şahidin yok ki, sana kim inanır. Kendini boşuna yorma...”

“-Olsun, ben olan biteni Kadı efendiye tek tek anlatırım.”

Bizim uyanık(!)  düşünür; 

"Kadı efendi den gelecek olan yüklü miktardaki değerli eşya altın,gümüş , para’nın  yanında yüz altının  hesabımı olur." der. Kendi hakkında yapılacak en küçük şikayetin, Kadı'ın gözünde değerini düşüreceği için;

“-Tamam, tamam  kabul ediyorum ben şaka yapmıştım. Al, tas tamam yüz altının, ama; bunun karşılığında bir isteğim olacak. Kadı Efendi’ye gitmeyeceksin ve olandan bitenden söz etmeyeceksin.”

“-Kadı efendiye gitmeme gerek kalmadı zaten. Benimde bir isteğim var; Kadı efendiyi görürsen, hürmetlerimi, selamımı ilet” der. Altınlarını alır mutlu bir şekilde evine döner.

Bende derim ki;
Emanete hıyanet eden bu kişinin ömrü bu güne kadar kafi gelmiş olsaydı. Kadı efendinin göndereceği değerli eşyaları hala bekliyor olacaktı.