Yaşadığımız süre içerisinde bir çok hususta su-i zanda bulunuruz.Bilgimiz olmayan konularda fikir yürütürüz.Bence şu şekilde,bana göre böyle olması gerekir  deriz ama işin hakikatini anladığımız zaman düşündüğümüz gibi olmadığını, yanıldığımızı anlarız.
Her konuda ilk olarak güzel düşünmeyi adet haline getirmemiz gerekiyor.Gözümüz, gördüğü görüntüyü beynimize aktarıyor beynimizde algı oluşuyor. Hâdisenin iç boyutunu bilmeden sadece görüntü üzerinden değerlendirdiğimiz  zaman, nasıl yanlışlara düşebileceğimizi  örnek olacak  bir konu paylaşacağım:

Bir gün Mevlana hazretleri kalabalık bir topluluğa sohbet ettiği sırada gözü bir talebesine takılır.Daha sonra talebesini yanına çağırır ve şöyle der:

“-Evladım sen eskiden daha hürmetli idin,halimizi hatırımızı sorardın.Öp bakalım elimi!”

Talebesi edeple yaklaşır Mevlana hazretlerinin elini öper.Geri çekilirken Mevlana hazretleri devamla;

“-Sık sık ziyaretime gel,elimi öp tamam mı?”

Talebesi mahcup bir şekilde başını öne eyer  “olur efendim Allah razı olsun” der ve odadan çıkar.

Büyük zatlar ellerinin öpülmesinden rahatsızlık duyarlar.Ne kadar ısrarla elini öpmeye yeltenseniz dahi bu isteğinizi boşa çıkartırlar.Peki! Mevlana Hazretleri neden bu şekilde davrandı? Şimdi tam burada duralım, küçük  bir analiz yapalım.Yorumlarımız muhtemelen şu şekilde olacaktır:

Koskoca Mevlana talebesini, büyük bir topluluğun içerisinde yanına çağırıyor elini öptürüyor ve daha sonraki zamanlarda da sık sık gelmesini elini öpmesini tembihliyor.İnsan gördüklerini ve duyduklarını akıl süzgecinden geçirince,davranışın  başından sonuna kadar hatalı olduğunu sanıyor değil mi?

Şimdi işin gerçek yüzüne beraberce bakalım acaba düşündüğümüz gibi mi?
'Mevlana hazretleri, uzun süredir göremediği talebesinin giyim kuşamından mahzun duruşundan ihtiyaç içerisinde olduğunu anlar.Toplum içerisinde talebesinin gururunun incinmemesi için yapacağı yardımını açıktan yapmaz, elini öptürdüğü anda kimseye sezdirmeden talebesinin avucuna bir kaç  altın bırakır.'Sık sık gel elimi öp demesinin manası her halde anlaşıldı.İhtiyacın oldukça gel, ben sana yardım ederim manasını taşıyor.

Değerli dostlar;Benim aklıma şu soru geldi, sanırım sizde benim gibi düşünmüş olabilirsiniz.Mevlana hazretleri acaba talebesini toplumun içerisinde çağırma ihtiyacını neden duydu? Kendisine tahsisli, özel odasına talebesini çağırarak baş başa kaldıklarında yardımını yapsa daha doğru olmazmıydı? Ne dersiniz? “Evet olabilirdi ” dediğinizi duyar gibi oluyorum!

Değerli dostlar; Allah’ın veli kulları kendilerine yapılan iltifattan,övgüden rahatsız olurlar her şeyi yapanın yaptıranın Allah (cc) olduğunu bilirler ve kendilerine asla pay çıkarmazlar.Onları için, övülmek  ve yerilmek arasında fark yoktur.Kimi zaman insanlar tarafından tanınmak dahi istemezler tanındıkları vakit kendilerine gösterilen saygı ve sevgiden rahatsız olurlar yaşadıkları ortamlarını yani memleketlerini dahi değiştirdikleri olur.

Daha enteresan olanı,insanların kendilerine karşı aşırı sevgi ve muhabbet duymamaları, dolayısıyla kendilerine karşı duyulan sevginin azalması yönünde bilerek hata yaparlar. Bu durumda halk nezdinde itibarlarının  azalmasını ve gözden düşmeyi dahi  isterler.

Ben bunları  öğrendikten sonra taşların yerli yerine oturduğunu  gördüm.Evet Hazreti Mevlana’da aynen yukarıda anlatıldığı gibi yanlış anlaşılmayı kabul ederek hareket etmiştir.Varsın “Hazreti Mevlana talebesine güzel  davranmadı elini öptürdü,vs.” desinler.Önemli olan ise, Allah Teâlâ'nın hoşnutluğunu kazanmak. Neticede  amaç hasıl olmuştur.Ne dersiniz?…