Hani, insanlar boş zamanlarında dostları ile bir araya geldikleri zaman eski günlerinden, yaşanmış  hatıralarından   havadan sudan konuşurlar ya,
Bu tür konuşmalar esnasında  konu konuyu açar. Kimi zaman anlatılan ilginç şeyler yıllar geçsede unutulmaz.

İşte şimdi, anlatacağım yaşanmış hadise bunlardan birisi; yıllar öncesi ilçemde görev yaptığım sıralarda, arkadaşım ile ayaküstü öylesine konuşurken söz döndü dolaştı, Almanya'daki akrabalarına geldi. 


“- … Akrabalarımın bir çoğu yıllar öncesinde Almanya’ya gittiler. Geçim derdi işte,   zamanla oraya yerleştiler. Orada evlilikler oldu. Hatta, Alman damadımız  var.  Ablamın kızı ile yani yeğenim ile evli...."   dedi.

Alman damatlarının  olduğunu söyleyince; ben  hayretler içerisinde gözlerine baktığımı farkedince, gülümsedi;

“-Ne düşündüğünü anladım. Bak! Sana anlatayım da dinle!..”   

“-Şu anda danmadımız  olan genç evlenmek niyeti ile yiğenime talip olur.
Komşu oldukları için, aileler yıllar öncesinden birbirlerini yakınen tanıyorlar aynı zamanda gençler de bir birlerini seviyorlar. Alman aile  gelir yeğenimi, babasından ister. Fakat, bizimkiler  kabul etmezler  nedenini anlatırlar. Kız babası :


“-Bak! Hans! seni yıllardır tanırım. İyisin, efendisin bir olumsuzluğunu görmedim. Ama bu iş asla olmaz. Yani olamaz.”

“-Neden !?”

“-Biliyorsun biz müslümanız. Sen ise katolik’sin, bizim dinimize göre; gayrimüslim'sin yani başka bir dine mensup olan erkek, müslüman olmadıkça müslüman bir bayan ile evlenemez. Bunun dinimizin emri olduğunu büyüklerimden işitmiştim.”

“-Çok enteresan!..  bunun başkaca hiç bir çıkar  yolu yok mu?”

“-Hayır yok. Tek çaresi  dinini değiştirerek müslüman olman gerekiyor. Eğer şayet müslüman olursan talebini kabul ederim, bu konuda sana söz veriyorum…” 

Hans;

“-Ben asla dinimi değiştiremem. Hele islam dini mi!? bu asla olamaz. Benim  daha önceleri dinler üzerinde yaptığım geniş araştırmalarım var. Ama islam dinini araştırma ihtiyacını dahi  hissetmedim, çünkü barbar bir din olduğunu çocukluğumdan beri biliyorum.” der.

 Fakat, buna rağmen  kızı çok sevdiği için evlilikten de vazgeçemez,  çaresiz bir şekilde;

“- Madem öyle, başka çaresi yoksa ne yapalım ...ben sizden altı ay gibi bir süre istiyorum. Dininizi araştırayım. Bana uyar mı!? bakayım!” der.

 Müsade verilir. Genç, vakit kaybetmeden araştırmaya koyulur.

“-Aradan henüz iki, üç ay  geçmeden Alman genç  çıka gelir. Haberi alan hane halkı  sonucu merakla beklemektedir. 

 Genç söze başlar…

“-Ben evlenmekten vazgeçtim.”  

“-Neden!.. Dinimizi beğenmedin mi yoksa?”

“-Tam tersi. Ben elhamdülillah Müslüman oldum ve adımı Abdullah olarak değiştirdim. Benim müslüman olmama vesile oldunuz. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Yıllarca dinler  üzerine yaptığım araştırmalarımda kalbimin mutmain olacağı bir sonuca ulaşamamıştım. Sadece dinsiz olmamak için katolik olarak hayatımı sürdürüyordum. Şimdi şükürler olsun  gerçek dini buldum. Hak dinin islam olduğunu anladım.”  der.

“-Peki!! iyi ya! Ne güzel Müslüman da olmuşsun. Anlayamadığımız şey! evlenmekten vazgeçme nedenin!?. Neden vazgeçtin?” 

“-Evet,  müslüman oldum ama sizin müslümanlığınızdan şüphem var.”

“-Ne demek yani? Elhamdülillah müslümanız.”

“-İslam dini üzerinde yapmış olduğum araştırmalarımda şunu gördüm:

“-Müslüman içki içmez yani içemez, bunun haram olduğunu öğrendim,  ama bakıyorum; Sizin sofranızdan şarap eksik olmuyor…

-İslam dininde tesettür denilen örtünme konusu var, ama giyim tarzınıza bakıyorum; tamamen alakasız;  mini etekler, kısacık  askılı kıyafetler…

- Yine İslam dininin çok önem verdiği ibadetlerin başında namaz geliyor. Mağlesef , bir gün olsun sizlerin namaz kıldığınızı görmedim.

Dininizin yap dediği şeyleri yapmıyorsunuz.Yapma dediği yasakladığı şeylerin hepsini yapıyorsunuz.

Müslüman olup olmadığınız konusunda şüphe duymakta haklı değilmiyim?
Sadece ve sadece biz müslümanız diyorsunuz. İslamdan uzak bir hayat yaşıyorsunuz; bunun  için ben bu evliliği yapamam. Kusura bakmayın evlenmekten vaz geçtim.”   der.

Tam kapıyı açıp çıkacağı zaman, kızın  babası kolundan yakalar:

“-Abdullah! Bi’ dakika. Lütfen bir dururmusun! Ne olur, beni dinlermisin!

Sen gerçekten doğruları söylüyorsun. Anlattıkların hepsi doğru. Biz dinimizi yaşamıyoruz, unuttuk. Bu halimize, yaşantımıza alıştığımız için bunları doğru sanıyoruz. Rabbime şükürler olsun ki sen bizi gaflet uykusundan uyandırdın” der.

 Rica minnet  tekrar genci içeri alır.

Anlatılanlar ve gelişmeler karşısında şokta olan aile bu kez Alman gencine sıkıla sıkıla şu teklifte bulunurlar:

“-Bunca yıldan sonra bize dinimizi hatırlattın Allah razı olsun ama biz bu saatten sonra dinimizin inceliklerini gidip başka yerden sormaya, öğrenmeye utanırız. Ne olursun...  sen bildiklerini ve de bundan sonra da öğreneceğin  dini mevzuuları bize de öğretirmisin?” 

Alman genci bu talebi kabul eder. Öğrendiklerini önce kendi hayatında harfiyen uygular sonrasında  bu aileye uygulamalı olarak gösterir. Neticede ; Zeynep ile Abdullah evlenirler ve mutlu yuvalarında yaşamlarını sürdürürler.

Anlatılanları dinleyince bu aileyi çok merak ettim, Abdullah ve Zeynep ile mutlaka tanışmak istediğimi arkadaşıma bildirdim. Sağ olsun, yaz tatilinde beni bahsettiğim aile ile görüştürdü. İslam ile şereflenen damatın yüzü   pırıl pırıl nurlanmış olduğuna şahit oldum. Yaşananların doğruluğunu bir de gelin ve damattan  dinleme fırsatım oldu. 

Değerli dostlar; Bu anlatılanlar ve yaşananlar bana Hz.Ömer’in çok güzel bir sözünü hatırlattı. “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” Bu sözün üstüne de başka söz söylenemez. Ne güzel ifade etmiş değil mi ?…Selam ve dua ile sevgili dostlar…