Balık tutma hobim nasıl başladı. ? ağabeyimin daha öncesinden oltanın ucuna canlı çekirge takarak hazırlamış  olduğu oltayı bahçemizin kenarında akmakta olan, Kanterme deresinde sulama için oluşturulan küçük göle bilinçsizce atmam ile başladı.

Altı  veya yedi yaşlarındaydım , büyüklerimin, bak!! otların içerisine girme.. yılan olur.. ikazlarına rağmen boyumu aşan çayır otlarının içerisinden yavaş yavaş ilerleyerek   oltayı su ile buluşturmam ile balığın oltaya takılması saniyeler içerisinde oldu.

Oltayı deyneği ile birlikte otların içerisine fırlattım.Daha önceki “yılan olur” ikazları iyice bilinç altıma yerleşmiş olacak ki,  balığın otlar içerisinde hoplayıp zıplaması beni korkuttu.

Koşarak oradan uzaklaştım.Bu heyacanla tabi ki (balıkçılar bilir.)aşıyı almış oldum.Olta balıkçılığı dışında balık tutmanın başka yöntemleri üzerinde ilgim olmadı.

Balığın en güzelini en iyisini(Kırmızı benekli ala balık) Trabzon’un ilçesi olan  Çaykara’da tutmak ve yemek nasip oldu. Uzungöl’den akarak Çaykara’ya oradan Of’u geçerek Karadeniz ile buluşan Solaklı ırmağının balıkları gerçekten harikaydı.Oradaki çok sevdiğim dostlarımın “K.Maraş’tan geldun Irmakta paluk pırakmadun” şeklindeki takılmalarını unutamam.

Hani  hobi dedik ya; Benim gibi balık avlayanlar beni çok iyi anlar. Bu konuda ilgisi olmayanlar için konunun daha iyi anlaşılması için kısaca açıklama yapmada fayda var sanırım ki,  konu daha iyi anlaşılsın:

Balık avlamayı hobi olarak yapanlara, tabi ki olta balıkçılığında söz ediyorum.(ticaret amaçlı balıkçılk değil.) Deseler ki; balık avlamaya gideceğin yerde senin için hazırlanmış,paketlenmiş bir kg.balık bulunuyor, bedava , senin olsun .Hadi git al!.. Hiç kimse gidip o balıkları almaz tenezzül etmez. Ama oltası ile sadece iki adet balık avlayacağını bilse üşenmeden  koşarak gider.Amaç burada balıklara sahip olmak değil , öyle olsa idi; avlanmasına gerek yoktu. Satın alır o ihtiyacını giderirdi. Avlanmada asıl amaç tutma anındaki hazzı yaşamak. 
  
Balık avlamaya gitmeniz için özel plan, prje yapmanıza gerek yok. Zaten çalışmalarınızdan arta kalan  boş vakitlerinizi beyniniz  bilinç altından balık avlamaya proğramlamıştır. Arkadaşlarınız ile gitmeye karar vermişseniz randevunuza tam saatinde uyarsınız. Hatta gecenin her hangi bir saati, havanın yağmurlu olması, soğuk olması hiç farketmez. İçinizde o ateş başlamış ise sizi kimse durduramaz. Avlanma esnasında saatleriniz o kadar çabuk geçer ki farkında olamazsınız. Herşeyi unutursunuz.

Eşleri ile bu konuda büyük tartışmalar yaşayan hatta boşanan insanlar tanıyorum.

Balık avlamada can alıcı nokta, oltaya takacağınız yemin canlı olması. Solucan,dere böceği(ala balık buna bayılır)boru kurdu,çekirge vs.

Her balık  avlayışımda ; kafama takılan  zihnimi meşgul eden  sürekli kendimi sorguladığım husus ise ; Belirtmiş olduğum hayvancıkların diri diri olta iğnesine geçirilmesi ve orada onların çırpınışları olmuştur. Bu husus beni oldukça rahatsız  ediyor ve üzülüyordum. Bu huzursuzluk yaş kemale erdikçe dahada artarak devam etti. Bu konuda beni rahatlatacak soruma cevap verecek birilerini aradım.

Konuyu  kendimce araştırdım rahatlatıcı cevap bulamadım;İmam arkadaşlara, Müftü’lere  sordum; ortak cevap şu oldu:  “Allah (cc) tüm yaratılan hayvanları insanların faydası için yaratmış neticede sende, onlardan faydalanarak balık avluyorsun dinen bir mahzuru yok.”  Fetvasını verdiler.

Bu cevap vicdanımı  rahatlatmaya yetmedi.   Günler, yıllar böyle geçti.

Bir gün; yıl 2013 aylardan şubat ayı. Bir vesile ile “Sultanların Arifi” Mahmut Sami Ramazanoğlu’nu anma proğramına katılmıştım. Proğramın akışı içerisinde bu  mübarek zatın torunu Mahmut Sami Kirazoğlu, dedesi ile ilgili çocukluğunda bizzat yaşadığı hatıralarını anlatırken; “Dedem olta ile tutulan balığı yemezdi.” Dedi.

Evet… dedim yıllarca zihnimi kurcalayan sorumun cevabı gelecek düşüncesi ile  pür dikkat  dinlemeye başladım. İçimi tuhaf bir heyecan kapladı. Başladı anlatmaya, dedemin şöyle dediğini bizzat işittim :

“Olta ile tutulan balıkta aldatma var. Müslüman, herhangi bir insanı aldatamayacağı gibi mahlukatı da aldatamaz” derdi ve balığın olta ile avlanıp avlanmadığına dikkat ederdi.
Ben bu hususu  insanlara anlattığım zaman şu soru ile karşılaştım:Sizlerin de aklınıza gelmiş olabilir ; Oltanın dışında, diğer türlü de balık avlanırken de  aldatma olmuyormu? mesela: ağ ile avlanma,zıpkın ile avlanma vs. Ben de kendimce şöyle düşünüyorum. Balık açlık ihtiyacını gidermek için oltaya geliyor. Diğer avlanma şekillerinde bu durum yok.)   

  O mübarek zattan nakledilen bu sözleri işitince…

Tüm benliğim ile, bu iş benden bitmiştir. Dedim.

Eve döndüğümde gece vakti idi. Av malzemelerimin tamamını (Makaralı kamış,mesinalar,kurşular,malzeme çantası vs.) sokağımızdaki çöp bidonuna  attım ve üzerini kapattım.

O günden bu zamana kadar geçen süre içerisinde bir gün olsun, balık avlamaya müsait yerlerde ikamet etmeme  rağmen balık avlama  isteğim olmadı.Avlanan insanlar gördüğüm zaman tekrar başlasam mı ? gibi bir düşüncelere  kapılmadım , bu işi bıraktığım için  pişmanlık duymadım. O şiddetli arzu  silindi gitti. Şükürler olsun...

Değerli dostlarım, bu  makalemdeki amacım asla, kendimi övmek değil,'...desinler' amacıyla yazmadım. Bu aşırı tutku, balık avlamada olduğu gibi futbol takımı tutmada ,araba sevdası hatta daha kötüsü Allah korusun sigara,içki,kumar tutkusu olabilir. Ailemize , yakınlarımıza ayıracağımız vaktimizi farkında olmadan başka şeylere harcıyor olabiliriz.

Ben isterim ki; Mevlamız tarafından bizlere bahşedilen sevgi, aşk ve muhabbet duygularımızı  gerekli yerlerde ve gerektiği miktarda  ölçülü kullanalım. Çünkü her şeyin bir hesabı var vesselam. Selam ve dua ile..